kar ANTİN vs KUNTİN

Ne zaman sona erecek? Belki birkaç ay sonra…Kapattığı evlerimizde bizi, baskılamamız gereken  üretkenlik mücadelesi ile baş başa bırakan Covid 19, alacağını alıp, çokça öğrenecek şey bırakıp gittikten sonra;  iyi ihtimalle bizler de, kısa sürede, fiziksel olarak sıkışmışlıktan kurtulacağız ama iliklerimize kadar titreten hissi,  sonsuzluklarımızda bekleyip duracak.

Yaşadıklarımıza şaşırtıcı derecede benzeyen sahnelerle dolu bir felaket filminde özdeşleştiğimiz kahramanımızın başına gelenleri deneyimliyoruz. Kahraman olmak kolay geliyor. İstifleme, mücadele, tehditlere karşı önlem alma, korunma, yeri gelince savaşma, tedbirli olma, saklanma, kapanma, gizli düşünceler, gelişmeye çalışma,  hayatta kalmayı başarma… Yaşanılan duruma uygun olabilme şansımız yerine, kabiliyetlerimizi keşfediyoruz. Yaşam rutinimizin basitliğine  şaşarken, covid ile basitliğin ne kadar zor olduğunu görüyoruz.

“Salgın” mirasımız vardı zaten. Bizi evrilten miras.  Hareketlerimizi değiştiren… Matematiğimizi, kimyamızı, selamımızı, hislerimizi, öğrenme şeklimizi, sevgimizi kurcalayan… Kolaylığa, vurdumduymazlığa, dikkatsizliğe, savrukluğa aymazca alışmış bedenlerimiz, toplumlarımız, kültürlerimiz yine toparlanmaya geçecek.

Zihinsel uyum sağlamak üzere, kuşaklar birbirlerinden farklı yöntemlerle kendilerine yeni kapılar açıyorlar. Sürekliliği olacak büyük bir geçiş yaşanıyor. Kötü hissediyoruz, kaybolacağımızı düşünüyoruz…  Öte yandan yeni normalliğimize adım atıyoruz, yeni gerçekliğimizi kucaklıyoruz. “İyi hissetme” duygusuna yapıştırıyoruz aklımızı.

Boşluk mu? Bu da soru mu şimdi? Üretken ol, bu zamanı iyi değerlendir, bir şeyler öğren, öğrenmediklerini, öğrenemeyeceklerini, öğretilemeyenleri bul ve manasızca öğrenmeye çalış.  Bu konuda başarısız değiliz, ama çok da harika olduğumuz söylenemez. Çocuk gibi, ne yapmamız gerektiğini harfiyen söyleyecek birine ihtiyacımız var. Ama ebeveynler arası öneriler sorgulanmaksızın kabul edilmiyor. Kişisel komplolarımız kakafoni yaratıp gerçek bilgiye ihtiyacı perdeliyor. Yaşamımızın sürdürülebilir olması tutkumuz, ağır basıyor. Bilincimiz ve vücudumuz “yeni” normale geçişi sağlayacak forma dönüşmeye hazırlanıyor. Zaman, yeni kriz koşullarına uyum sağlamak üzere ilerliyor.

Belki de yeni normale kavuşabilmemiz için sıkıca tutunmamız gereken şey sabır. Yeni gerçekliğimize zemin hazırlamak adına odaklanmamız gereken değişim. Kişisel saflığımızla karşıladığımız bu yeni durum, kimimiz için umut dolu olurken, aynı süreci yaşayan başka birini öfkelendirebilir.  Tıpkı “eski” normalde olduğu gibi.

Yeni fikirlerin doğmasına olanak veren “acı” ve “ilham” kapıda bekliyor.

Çünkü… Salgın elbette bir gün bitecek. Yıllardır süregelen değişim algısına kapalı kalma ve gelenekçilikten taviz vermeme, eskiyi sürdürülebilir kılmakta diretme, ders çıkarma düsturuna kelepçelenme düşüncesinden de sıyrılacağız. İlk kucaklayacağımız şey “yeni” normal olacak. Hayal etmediklerimiz “aslı gibidir” notuyla üzerimize etiketlenecek, hatta zimmetlenecek. Bu sırada, “Ne zaman sona erecek?” sorusu da yenilenecek olan normallik duygumuzla savaşacak. Tabii ki savaşı kazanacak.

Figen Bahtoğlu

31 Mart 2020, Antalya

 

Yorum bırakın

WordPress.com'da Blog Oluşturun.

Yukarı ↑